Marmara Denizi’nde yeniden görülmeye başlanan müsilaj konusunda önemli açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Çakmakcı, "Yapmamız gereken en ivedi konu, ön arıtma tesislerini ileri biyolojik atık arıtma su tesislerine, biyolojik arıtma tesislerini de ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine dönüştürmek" dedi.
Prof. Dr. Çakmakcı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü tarafından yapılan Başiskele Kullar İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’ni ziyaret etti ve tesisin yürüttüğü çalışmalar hakkında yetkililerden bilgi aldı. Çakmakcı, Marmara Denizi'ne deşarj edilen atık suların büyük kısmının uygun arıtma yapılmadığı için müsilaj oluşumuna neden olduğunu vurguladı.
Marmara Denizi’ndeki müsilaj riski
Marmara Denizi’nde 2021 yılında görülen müsilajın ardından, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 22 maddelik bir eylem planı hazırlamıştı. Ancak, Prof. Dr. Mehmet Çakmakcı, bu planın uygulamada yeterince ilerlemediğini belirtti. Marmara Denizi’ne deşarj edilen atık suların yüzde 53'ünün ön arıtmadan kaynaklandığını ifade eden Çakmakcı, bu durumun müsilajın artmasına yol açtığını söyledi. Çakmakcı, "Bizim için çok ciddi bir risk konusudur" diyerek, bu sorunun çözülmesi gerektiğini belirtti.
Azot ve fosfor yükünün azaltılması gerekliliği
Prof. Dr. Çakmakcı, müsilaj oluşumuna karşı alınabilecek önlemleri de açıkladı. Bunlar arasında deniz suyunun sıcaklığının değiştirilmesi, su kütlelerinin durağanlığının önlenmesi ve azot ile fosfor yükünün azaltılması yer alıyor. Azot ve fosfor yükünün Marmara Denizi’ne zararlı etkilerinin önüne geçebilmek için evsel ve endüstriyel su arıtma tesislerinin ileri biyolojik su arıtma tesislerine dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı. Çakmakcı, "Bu tesislerin sayısını artırmalıyız" diyerek, su geri kazanımı yapılabilen tesislerin önemine dikkat çekti. Marmara Denizi’ni korumak için, azot ve fosfor yükünü minimuma indirmek gerektiğini söyledi.
